10 Ocak 2024 Çarşamba

BİR İNSANI KURTARMAK NE GÜZEL ŞEYDİR/SIDIKA AVAR – Gülay Perşembe

    Sıdıka Avar, Türkan Saylan'dan evvel Anadolu’daki kız çocuklarının okuyup bir meslek sahibi olmasına çabalamış bir öğretmen, bir eğitim mücahididir.

    İcabında katır sırtında dağlara tırmanmış, mezralardan ailelerini ikna ederek kızları Kız Enstitülerinde okutmuş, vatanımıza birçok öğretmen de kazandırmıştır. Hatıralarından oluşan bu kitapta yaptıkları aynı zamanda yöre halkına yaptığı iyiliklerin de hikayesidir.

    Başına gelen ufak bir kazadan sonra “Bana bisey olursa kızları kim toplar? Tatilde köylerine kim getirir?” diye dertlenip derdini egitim müsteşarına da açıp  kabul görünce yetiştireceği Nezahat’i yanına alıp Bingöl'ün Kığı ilçesine gitmek için yola düşmüş. Esas anlatmak istediğim olay da, kamyonla yaptıkları bu seyahatten.

    Kamyonun üstü de mal yanında insan yüklü... Mola verdikleri bir yerde inen bir yolcunun inlemeleri hastalığının had derecesini gösteriyormuş.  İnleyip su isteğine “Çay vereyim mi?” diyen Sıdıka Avar, adamcağıza içirmiş ve zorlukla tekrar kamyonun tepesine çıkarmalarına yardım etmiş. Bilmem kaç kilometre, kaç saat sonra, yukarıdan bağrışmışlar: “Hey şoför! Bu herif öldü! Dur da indirek.” Bu duruma “Çok üzüldük” diyor Avar ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nezahat’la biz de indik. Bağırdım ‘Durun! Öldü diye dağ başında bırakılir mı? İlk köyde bırakırız, kendi köyüne ulaştırırlar.” Halkın homurdanmasına aldırmadan, yakın köye teslim çağrısını tekrarlamış. Ama içine bir kurt düşmüş “Şu aynanı ver Nezahat” demiş. Ölü bildikleri adamin ağzına tutunca buhar olusmuş. “Bu adam yaşıyor! Az daha dağ başında onu bırakacaktınız!” demiş. En yakın köye kadar, hastanın ağzına ince kestiği elmaların suyunu, biraz da limon sıkmış. Zar zor yutarmış hasta adam. En yakın köyde de hastayı bırakmışlar kendi köyune ulaştırsınlar diye. Hala yolcular “Boşuna bu adam gidici” derlermiş. Seneler sonra yine bir Kığı seyahatinde, şafakla hareket edecekleri için bol ekmek alayım diye aranırken hepsinde o saatte ekmeklerin bitmiş olduğunu görür. Üçüncü fırında da yok cevabını veren çırak çocuğa içerden bir bariton erkek sesi “Dur hele!” der. Küçük bir kapıdan eğilerek geçen bir erkek

“Oy! Anam babam, sen hoş gelmişen!” diye koşup ellerine sarılmış Sıdıka Avar'ın. Birini bırakıp birini öpermiş ellerinin.  “Seni Allah'ın gönderdiği ermişsen, evliyasan, nesen? Koş Güllü, beni dirilten hanım aha bu hanımdır, elini ayağinı öpmüşez. Aha sen kamyonda bir ölüyü dirilttin ya, o benem işte!”

Anlatmış  “Bir hafta o köyde kaldıktan sonra, meşelerden bir sedye yapıp köyüme getirmişler. Zamanla iyileşip tarlamı satıp bu fırını açtım” demiş. Ardından da “Hiç ben seni ekmeksiz bırakır mıyım? Anamdan irelisin, emret ki yapam!” deyip bütün gece uğraşıp sabaha ekmekleri yetiştirmiş.

Bir insani kurtarmak ne güzel şeydir. 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OKUMAYA DÜŞÜNMEYE ÜRETMEYE – Gülay Perşembe

      Sinema kanallarında yine karşıma "Nadide Hayat" filmi çıktı ve dalıp gittim. Kardeşim soruyor "Kaçıncı izleyişin?"...