29 Ekim 2023 Pazar

SONSUZA KADAR YAŞASIN CUMHURİYETİMİZ – Gülay Perşembe

 


Tire’de aile dostumuz Semra hanımın apartmanlarının 100. yıl kutlama süslemelerini görünce çocukluğumun kutlamalarını hatırladım. Özellikle Cumhuriyet’in 25 yılını... Bayraklar dışında kedi merdivenleri, kağıt fenerlerle müstakil evimizin sokak kapısını süslememizi... Cumhuriyet’in 25’inci yılı dolayısıyla babamla süslemiştik evimizin kapısını. Babam her yıl bayrak asardı ama o yıl daha bir süsleyip bezemişti. Ruhun şad olsun babacığım... Ne mutlu bana; Cumhuriyetimizin 100. yılını  görmek nasip oldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “En büyük bayramdır! Kutlu olsun!”  Sonsuza kadar yaşasın Cumhuriyetimiz.

Fotoğraflar: Semra Uruk Aydın



9 Eylül 2023 Cumartesi

9 EYLÜLLERİM – Gülay Perşembe

 


Çocukluğumdan beri 9 Eylül İzmir'in kurtuluşu törenlerine katılırım. Eskilerde, geçit töreni Basmane'de kurulan çiçeklerle süslenen Taktan başlar Anafartalar'dan geçerek Konak'a varırdı. Namazgah pazaryerine yakın ikamet eden amcamlardan oturak bir şeyler alır, Dönertaş Sebili’nin civarında kaldırıma kamp kurardık. Askerler mızıkalarıyla, öğrenciler bayraklarla en son da ticaret firmaları reklamlarıyla geçide katılırdı.  Firmaların attığı reklam ürünlerini kapmak eğlencemizdi. Yıllar geçti tören güzergahı değişti. Anafartalar Kemeraltı'ndan geçen tören kafilesi, Mezarlıkbaşı' ndan yukari İkiçeşmelik üzerinden, Bayramyeri ve Varyant'tan iner oldu.

Eee! Ben de evlenip Bayram yerine gelin gelmişim, çocuklarım doğmuş büyümedeler. Artık tören de yakınımızdan geçiyor. O gün kardeşim bize geliyor, Varyant'taki Fatih Camii'nin karşısında basamaklı bir ara yol var. Amfitiyatro görünümündeki bu sokağa sıralanıyoruz. Çocuklar küçük, kıpır kıpır, tekin durmazlar, yanımızda su var bisküvi, kurabiye var onları oyalayan. İllaki töreni izleyeceğiz büyük bir coşkuyla.  Yaşlandım ama içimdeki o kurtuluş coşkusu hiç değişmedi. Halkım o günleri unutmayın! Atatürkler kolay yetişmiyor.



Kızım Neslihan, Dokuz Eylül törenlerinin izlendiği merdivenlerde.


14 Haziran 2023 Çarşamba

İĞLEK-Gülay Perşembe

 

    Bugün bir kelime öğrendim Tire sayfasından; iğlek. İğlek; reçellik erkek incirin adıymış. Urla İskelesi'nde, denize gittiğimiz yol boyunca incir ağaçları vardı, herkese yeten. Birkaç incir toplamışım reçel yapacağım. Tez olsun diye şekli bozulsa da dışını soyup haşlayayım dedim. Aman Allahım! Ellerimde o nasıl bir kaşıntı, bilememişim ki eldiven takayım.

    Rahmetli Halime teyzem, pek güzel yapardı incir reçelini. Onları kirece yatırırdı tatlanıp yumuşamaları için. Bana böylesi zor geldi, dışını soyayım demiştim. Rahmetli babam, Ali Galip'ten turunç reçeli getirirdi. Tadı bizim kabuklarından yaptığımız gibi ama turunçları ceviz büyüklüğünde toplamışlar, yeşil incir reçeli renginde. Gördünüz mü halk deyişi öğrendiğiniz bir kelime sizi anılarda ne çok kelimeyle buluşturuyor...


Male fig - By Gülay Perşembe

I learned a word today from the Tire District of Izmir page on Facebook. The name of the word I learned in Turkish is İğlek. The meaning of this word is the name of the male fig for jam.At Urla Pier, along the way to the sea, there were fig trees, enough for everyone. I've gathered some figs and I'm going to make jam. I thought I'd peel it off and boil it, even if it's deformed so that it's quick. My God! My hands were very itchy. If I knew it would itch like that, I would have worn gloves. My late aunt Halime used to make fig jam very well. She used to put the figs in lime to sweeten and soften them. It was hard for me to do this, I said I would peel the outside of the fig. My late father used to bring bitter orange jam from Ali Galip. It tasted just like what we make from our shells. However, they picked the citruses the size of a walnut. It was the color of green fig jam. Did you see how a word you learned as a folk saying brings you together in memories...

 

 


4 Mayıs 2023 Perşembe

HAYALİMDEKİ ŞAKAYIK-Gülay Perşembe

 


Çocukluğumun bahçesi... Avlu derdik, her hal küçüklüğünden. Küçükken bin bir çiçekler yanında, bir zerdali ağacı (acı çekirdekli kayısı) ve fıskiyeli üzeri deniz kabuklarıyla bezenmiş küçük bir havuzu da olan... Sonraları eksi geçen bir kışta donup yok olan zerdali ağacı... Ama çiçekler... Neden o yıllarda mis gibi kokardı çiçekler o güzel görüntüleri yanında...

  


Rengarenk güller, karanfiller, ağaçlaşmış şakayık hanim eli, o nazlı fullar... O güzel kokulu çiçekler arasında, günümün balkon sardunyalarına bile yer yok illa kokulu çiçekler olacaktı.

   Avlu duvarları babamın sevdiği renk yeşil badanalı, herkesler çivit mavisi boyarken (o zamanlar revaçta olan dolmakaleminin mürekkebi bile yeşil) ve çiçek saksıları, boşalmış yağ gaz tenekeleri ki onlar da yeşile badanalanmış. Özellikle ilkbaharda, pazar günleri o çiçekler elden geçer, budanır , çoğaltılır, gübrelenir (sokaklardan deve kervanıyla geçerdi gübre satanlar).

  


Bir de asmamız vardı çardaklanmış, bamya koruksuz olur mu? (şimdilerde limon sıkmak garibime gidiyor) Ve kalırsa siyahla bordo arası renklerde üzümleşen. Bir dostun paylaşımında bu demeti görünce ve aslını da fotoğraflayınca anılarım çocukluğuma gitti...

(Fotoğraflar pixabay.com’dan alınmıştır.)

OKUMAYA DÜŞÜNMEYE ÜRETMEYE – Gülay Perşembe

      Sinema kanallarında yine karşıma "Nadide Hayat" filmi çıktı ve dalıp gittim. Kardeşim soruyor "Kaçıncı izleyişin?"...