30 Mart 2024 Cumartesi

OKUMAYA DÜŞÜNMEYE ÜRETMEYE – Gülay Perşembe

 


    Sinema kanallarında yine karşıma "Nadide Hayat" filmi çıktı ve dalıp gittim. Kardeşim soruyor "Kaçıncı izleyişin?" diye. Sayısını ben de unuttum. Demet Akbağ'ın rollerine bayılıyorum. Talebeliğinden beri televizyon misafirimiz. Filmin konusu şöyle; eşi ölünce ne yapacağını bilemiyen Nadide, boşlukta kalan, çocuklarını da yetiştirmiş bir kadın. Nadide kararını veriyor; evlenmek için yarım bıraktığı üniversiteye, çıkan bir aftan da faydalanıp yeniden gidiyor.

    Bu bana eşim ölünce içimde oluşan boşluğu hatırlattı. Eşim vefat edince birçok kurslara devam ettim. İlki, eşimin de vasiyeti olan "Oğlumuza işinde yardımcı ol" dileğini yapmak için muhasebe kursuna yazıldım. Üçlü bir kurstu (Muhasebe, daktilo, bilgisayar). Ben sadece muhasebe bölümüne yazıldım. Hâlâ hayıflanırım neden bilgisayara da yazılmadım diye. 1989 yılında bilgisayarin hikmeti daha pek anlaşılmamıştı. Çok sonraları torunum Evrimcimin de gayretiyle biraz biraz bulaştım. Oğluma işyerinde pek faydam olmadı ama birkaç kere Aliağa Rafineresi'ne geçiktirdikleri parayı almaya gittim. O da bir maceraydı. Aliağa otobüsüne binip rafineri kavşağında iniyorsunuz, rafineriye gitmek için otostop yapıyorsunuz ve bu çoğu zaman bir kamyon oluyor. Halbuki arabayla gitsem ya... Ehliyetim var ama trafik korkusu bırakmıyor.

Enstitü mezunu olduğum için birçok elişi öğrensek de, değişik kurslarda da insan birçok şey öğreniyor. Özellikle artık pek devam etmesem de resim kursunu çok sevmiştim. İzmir Resim ve Heykel Müzesi’nde gittiğim hocamızın değerli rahmetli hocamız Şeref Bigalı olduğu resim kursu. Değerli rahmetli hocamız Şeref Bigalı, biz orta yaşlılara da bir şeyler öğretmeye çalışırdı. Sizlere hocamızın bir resmini de paylaşıyorum. Ruhu şad olsun.


Dikiş bilen ben, teğellemeden toplu iğne yardımıyla makine çekmeği, Amerikan Kültür Derneği'nde aldığım pacth work kursunda öğrendim.



   Her işimi kendim görmem yanında internet ve televizyondan öğrenerek yaptığım el işlerini hediye olarak dağıttım.

   Gelelim bugünlere... Ritm bozukluğu ve yaşlılıktan elimden geldiğince yakınlarımın gayretiyle okumaya, düşünmeye, üretmeye çalışıyorum.

15 Mart 2024 Cuma

Fİ TARİHİNDE SOKAK HAVAGAZI FENERLERİ-Gülay Perşembe


 Doğduğumdan beri 84 yıldır elektriği olan evlerde oturdum.
Garip gelmesin çocukluğumda birçok evde elektrik yoktu.
Tabii evimizde gaz lambası vardı. Sadece elektrikler kesilince yardım ederdi. Ama o yıllarda her yerde henüz sokak elektrik lambaları yoktu. Aydınlanma Havagazı fenerleriyle sağlanırdı.
Fenerci dediğimiz zat her aksam, elinde uzun bir çubuk, fenerin penceresini açar, içindekini tutuştururdu.
İleriki yıllarda elektrik direkleri konuldu ve aydınlık çoğaldı.
Anımı kızım Neslihan'ın şiirinin bir bölümüyle bitireyim, Zaten anımı hatırlatan da bu şiir oldu.

"....Ali Reis Mahallesi'nde bir fener
karardı dünyanın ikinci savaşında
şimdi annemin anılarında gezer
sevginin koşturduğu sokaklarda"

Aşkın Kedi Mevsimi, Neslihan Perşembe Kulakoğlu, Şey Yayınları

OKUMAYA DÜŞÜNMEYE ÜRETMEYE – Gülay Perşembe

      Sinema kanallarında yine karşıma "Nadide Hayat" filmi çıktı ve dalıp gittim. Kardeşim soruyor "Kaçıncı izleyişin?"...