Çocukluğumun bahçesi... Avlu derdik, her hal küçüklüğünden. Küçükken bin bir çiçekler yanında, bir zerdali ağacı (acı çekirdekli kayısı) ve fıskiyeli üzeri deniz kabuklarıyla bezenmiş küçük bir havuzu da olan... Sonraları eksi geçen bir kışta donup yok olan zerdali ağacı... Ama çiçekler... Neden o yıllarda mis gibi kokardı çiçekler o güzel görüntüleri yanında...
Rengarenk güller, karanfiller, ağaçlaşmış şakayık hanim eli, o nazlı fullar... O güzel kokulu çiçekler arasında, günümün balkon sardunyalarına bile yer yok illa kokulu çiçekler olacaktı.
Avlu duvarları
babamın sevdiği renk yeşil badanalı, herkesler çivit mavisi boyarken (o
zamanlar revaçta olan dolmakaleminin mürekkebi bile yeşil) ve çiçek saksıları, boşalmış
yağ gaz tenekeleri ki onlar da yeşile badanalanmış. Özellikle ilkbaharda, pazar
günleri o çiçekler elden geçer, budanır , çoğaltılır, gübrelenir (sokaklardan
deve kervanıyla geçerdi gübre satanlar).
Bir de asmamız vardı çardaklanmış, bamya koruksuz olur mu? (şimdilerde limon sıkmak garibime gidiyor) Ve kalırsa siyahla bordo arası renklerde üzümleşen. Bir dostun paylaşımında bu demeti görünce ve aslını da fotoğraflayınca anılarım çocukluğuma gitti...
(Fotoğraflar pixabay.com’dan alınmıştır.)